Sahne üzerine geçmeden hem kafamdakiler not
etmek hem de proje ilerledikçe nereden nereye evrildiğini görebilmek için bir
blog tutmaya karar verdim.
(...)
Benim Adım Kırmızı romanını ilk kez 2 yıl
kadar önce ilk okuduğumda sahne için düşünmeye başlamıştım. O sıralarda Seyyar
Sahne’de de bir proje arayışı içindeydik. Bu proje arayışı daha sonradan metin
odaklı değil grup olma odaklı çalışmalara dönüştüğü için vazgeçmiştim. Yaklaşık
iki sene sonra ise aynı metinle tekrar buluştuk.
Medrese’ de Kamp bazlı değil de devamlı orada
olan arkadaşlarla düzenli bir çalışma yapmaya karar vermiştik. Bu çalışmalar
ilk olarak Seyyar Sahne’nin daha önce üzerinde çalıştığı oyunları inceleme ve
bunlardan bir olgunluk projesi yaratılıp yaratılamayacağı şeklinde başladı. Bizlerde
de farklı bir yeri olduğuna inandığım “Vaiz” le çalışmalarıyla çıktık yola.
Oyunun temel dinamiğini oluşturduğunu düşündüğümüz şarkıları çalıştık . İlk
toplanmalarda Erdem bize şarkıların çok
sesli geçişlerini ve Lead-koro beraberliğini öğretti. Akabinde oyunun
görüntülerini izleyerek ve ses kayıtlarını dinleyerek şarkıların söylendiği
tonu ve ritmi öğrenmeye çalıştık . Şarkıların o zamanki grup üyelerine göre düzenlenmiş
olması bir yandan bir zorluk yaratırken bir yandan da yapısının iyi ayarlanmış
ve neredeyse hiç kaymıyor olmasından ötürü iyi bir temel/başlangıç oluşturdu.