Metin Okuma Notları

1. BÖLÜM: Ben Ölüyüm (Oğuz)

    * Ölüm'den başlamak... Literatürde her zaman iyi bir parados konusu olmuştur ölüm... (Antigone bir ölümle başlar, Hamlet de... Beckett neredeyse büyük yapıtlarının hepsine "son"la başlar.
 Yaşam ölüme karşı mücadele alanı... Bu anlamda ölüm, "oyunun sonu"  ama tam da "son" olması hasebiyle güçlü bir başlatıcı.
    * Metin boyunca okurla diyalog kuran, okurun varlığına ve okuma anına referans veren karakterlerin ilk örneğini görüyoruz. Okuru kurmacanın dili ve genel yapısı konusunda ikna ediyor. 
"Bir ölü olmama rağmen sizinle konuşabildiğime şaşırıyorsunuz"
 * Burada iki önemli tema var: Ölüm ve Para. İstanbul'un bir değişimin eşiğinde olduğunu hissediyoruz. Düzenin bozulmaya (değişmeye?) başladığına dair işaretler veriliyor. Erzurumlu Vaiz, bu değişime (bozulmaya?) karşı muhafazakar isyanın temsilcisi. (Erzurumlu sahnede teatral bir figür olabilir)

2.Benim Adım Kara (Cansu)
  Kara'nın kendisini anlattığı bu bölümde onun gözünden uzun uzun İstanbul tasviri yapılıyor.Kara'nın Şeküre'ye olan aşkını da ilk defa bu bölümde görüyoruz.Kara'nın İstanbul'a dönmesinin sebebi Tebriz'deyken Enişte Efendi'den aldığı mektuptur.Mektupta Enişte Efendi, Padişah için hazırlattığı kitaptan bahsediliyor ve  Kara'dan bu kitap için yardım istiyor,Kara'yı İstanbul'a çağırıyor.İstanbul'a gelir gelmez Erzurumlu vaiz Nusret Hoca'nın namı , Kara'nın kulağına geliyor.Erzurumlu vaizin kahvehanelerde olup bitenleri ahlaksızlık,edepsizlik olarak nitelendirdiğini anlıyoruz.İstanbul gezintisinden sonra Kara'nın yolu  kahvehaneye düşüyor ve bir meddahın,köpeğin ağzından anlattığı hikayeyi dinlemeye koyuluyor.Bölüm bu şekilde bir sonraki bölüm olan ''ben,köpek''e bağlanıyor.

3. Ben Köpek: (Oğuz)

Meddah, köpek tasvirini konuşturuyor. Tasvir, nakkaşların çizdiği gizli resimdeki figürlerden biri. Erzurumlu vaiz ile alay ediyor. (Venedik Doç'u hikayesi çıkarılabilir)


4. Katil Diyecekler Bana (Oğuz)
* Sahnede görünemeyecek. Belki bir gölge olarak konuşur. 
* (Nizami'nin Hüsrev ile Şirin'indeki cinayet sahnesi.... Yusuf'un kuyuya atılışı = Zarif'in öldürülüşü)
* Bu sahne perdede animasyon-minyatür yapılabilir.

--"Üslup bir hatadır"--










5. Ben Eniştenizim: (Oğuz)
* Kara'nın bölümüyle bu bölüm montajlanabilir.
* Minyatür geleneğinin bozulması
* Frenk ressamlarının yaptığı gibi tek yapraklık minyatür resimleri modası başlamış. 
* Şeküre konusu açılıyor.
* Resim ve Hikayenin işbirliği. "Hikayenin resmi değil, resmin hikayesi olması".
* Venedik portreciliği. Frenk resmiyle Osmanlı resim sanatının karşılaştırılması.
* Venedik portreleri hiç bir hikayenin resmi değiller; resmin hikayesi bizatihi kendisidir.

6. Ben Orhan: (Oğuz)
* Bu bölümde daha az monolog daha fazla diyalog var. (Enişte, Orhan, Kara, Şekure, Şevket, Hayriye birarada)
* (Ben ölüyüm) hariç ilk 5 bölümde ana mekan olarak "kahvehane" kullanılabilir. Şimdi mekan Enişte'nin evi oldu.
* Enişte, Kara'yı diğer nakkaşlara yolluyor, cinayet soruşturması için.
* Şeküre'nin Kara'yla olan ilişkisinin ayrıntılarını öğreniyoruz.   

27. Benim Adım Kara (Uğur)
    Kara ile Şeküre, asılmış yahudinin evinde buluşurlar. Önceki bölümde, Şeküre’nin gözünden buluşmanın öncesi ve buluşmanın ilk anları anlatılmıştı. Bu bölümde, ikilinin buluşması Kara’nın gözünden anlatılıyor.
    Kara, Şeküre’ye karşı sabırsız davrandığı için kendini biraz suçlu bulur, ona başka kadınlara nazaran her zaman farklı davranması gerektiğini düşünür. Şeküre, Hasan ve adamlarının her an kendisini eve götürmek için gelebileceğini bu yüzden kötü şeyler olacağını hissettiğini ve ne olursa olsun babasının bu kitabı bitirmesi gerektiğini anlatır. Erzurumi hocanın ve tarftarlarının kitap üzerine iftiralarının yayılmasından ve nakkaşlar arasındaki gerginlikten ötürü duyduğu korkuyu da ekler. Ardından Şeküre, Kara’nın kendisiyle evlenip evlenmeyeceğini öğrenmek ister. Kara’nın olumlu cevabından hemen sonra, ona kendisi ve babasının evinde içgüveysi olarak yaşaması gerektiğini, babasını bu durumda yalnız bırakamayacağını söyler.
    Bu bölümde Hasan ve Hasan’ın Şeküre’yle olan ilişkisi iyi anlatılıyor, bu anlatım için bu bölümden yararlanılmalı. Ayrıca köpek, ağaç ve şeytan figürleri bu bölümü üç farklı tarzda anlatabilir. Ağaç, ikilinin buluşmasını daha romantik ve duygusal anlatacakken, şeytan buluşmayı daha pornografik anlatabilir. Köpek buluşmayı dışarıdan takip eden bir figür olabilir.

28. Katil Diyecekler Bana (Uğur)
    Katil nakkaş, Enişte Efendi’nin evine gelir. Evde kimsenin olmadığını, çıkardığı seslere hiçbir tepki gelmediğinde anlar. Eve girer girmez her ayrıntıyı gözden geçirir, bir ara Şeküre’nin odasına bakar ondan bahsedişinde Şeküre’yi beğendiği ondan hoşlandığı anlaşılır. Katil nakkaş, Enişte Efendi ‘ye resmedilen kitabın açtığı dedikodular yüzünden korktuğunu bir hikayeyle anlatmaya çalışır. Resmedilen son resmin zındıklık olduğuna dair dedikoduların olduğunu bu yüzden telaşlandığını söyledikten sonra resmin sadece kendi çizdiği yeri gördüğünü içinin rahatlaması için resmin tamamını görmek istediğini ekler. Ressamlığın yaratma ve yaratıcı olma durumunun Allah’ın bu sıfatıyla karıştırılamayacağını bunun çok büyük günah olduğundan bahsederler. Ayrıca frenk usulü resimler yapmanın sonunda gavurların kölesi olma korkusu taşıdığını anlatır. Katil nakkaş, tüm bu dedikodulardan korkmuyorsa Enişte Efendi’den son resmi çıkarıp göstermesini ister. Zarif Efendi’nin neden öldürüldüğünü, resimlerden nasıl korktuğunu ve dedikoduların yayılmasında nasıl etkili olduğunu hınçla anlatır. Bunun üzerine Enişte Efendi nakkaşlar arasında bir cani olduğunu ve kitaba Kara ile devam edeceğini söyler. Katil nakkaş, Kara’yı kıskandığını belirtir ve bir anlamda Enişte’yi korkutmak için Zarif Efendi’yi kendisinin öldürdüğünü açıklar.

29. Ben Eniştenizim (Uğur)
    Enişte Efendi, evine gelen katil nakkaşın kendini öldürebileceğini sezer ve bunu kendisinin onunla şimdiki konuşmalarına göre olabileceğini hisseder. Evde nasıl olup da yalnız olabildiğini ve bu durumdan nasıl sıyrılabileceğini bilemez. Zaman kazanmak için Zarif Efendi’yi nasıl ve neden öldürdüğünü sorar katile. Katil nakkaş bunu anlattıktan sonra kendisinin bir üslubu olup olmadığını sorar. Enişte Efendi katil nakkaşın üslubunu onu inandırmaya çalışarak över. Bunun sonucunda katil nakkaş, eğer bu kadar övülecek bir nakkaşsa kitabı neden kendisiyle değil de Kara’yla bitirmek istediğini sorar. Enişte Efendi Kara’nın bir katil olmadığını söyler. Ardından frenk resminin çok çekici olmasından ve resmedilen şey ile resmin aynı şey olmasından ötürü eğer bir portreyse kişiyi çok özel bir şahsiyet gibi hissettirmesinden bahseder ve yıllar sonra nakış resimlerinin hiçbir değerinin kalmayacağını, unutulacağını, yok olup gideceğini anlatır. (Sanki yazar, Orhan Pamuk, burada Enişte Efendi konuşurken kendisi konuşuyor gibi. Çünkü Enişte Efendi’nin bahsettikleri cumhuriyet Türkiye’si ile beraber yaşanan bir durumdur. Cumhuriyet Türkiyesi Osmanlı mirasını tamamıyle reddetmiş ve bu tür sanatları bir anlamda  görmezden gelmiştir.) Enişte Efendi bu yok oluşu anlatması üzerine, katil nakkaş, elinde Kara’nın Enişte’sine getirdiği kırmızı mürekkep hokkasıyla Enişte Efendi’nin başına vurur. Enişte Efendi, ölümünü bir Yahudi hikayesiyle betimler. Azrail’le karşılaşır ve ölümün ne denli bir şey olduğunu ve bu durumda neler hissedip, düşündüğünü anlatır. Bu sırada katil nakkaş, odayı darmadağın ederek son resmi arar, bulmaya çalışır.

30. Ben, Şeküre (Uğur)
    Kara’nın sabırsız hareketlerinden dolayı kafasının karıştığını düşünür. Şeküre eve vardığında evin sessizliğinden ve odaların dağınıklığından bahsederken, odada babasının yerde yatan ölü bedeniyle karşılaşır. Babasının öldürülmesini ve etrafı yerle bir eden öfkeyi düşündükçe korkar. Babasının ölü bedenini olduğu odadan, şimdi pek kullanılmayan bir odaya taşır, taşıma işlemini bitirdikten sonra etrafa yayılan kanları temizler. Tam bu zamanda Hayriye yanında Orhan ve Şevket ile eve varmışlardır. Şeküre çocukları oyalamak için dedelerinin hasta olduğu yalanını söyler ve kaldıkları odadan çıkmamaları için onları bir güzel korkutur. Şeküre, babasını evde ölü bulduğunu Hayriye’ye anlatır ve şimdilik ölümü hiç kimseye söylenmeyeceği konusunda onu tembihler. Şeküre, çocukları uyutur, sonra Hayriye ile darmadağın edilmiş odaları düzeltirler, babasının üzerindeki kanlı elbiseleri değiştirirler.     Şeküre, neden eve ilk girdiğinde babasının cesedini saklıyor?Şeküre o esnada evde olmadığı, Kara ile asılmış yahudinin evinde buluştuğundan dolayı suçluluk duygusu duyuyor. Ahlakçı bir duyguya kapılarak, bu açıdan ölümde bir payı olduğunu düşünüyor.

31. Benim Adım Kırmızı 
(Uğur)
    Kırmızı, her yerde olduğunu ve her yerde nasıl varolduğunu anlatır. Kırmızının renginin nasıl bir renk olduğunu betimler. Kırmızı renginin yapılışını bu yüzden rengin nasıl hislere sahip olduğunu, rengin anlaşılmaz sadece hissedilir bir şey olduğunu anlatır.
     Romanın adı neden kırmızı olmuş olabilir?Romandaki aşk ve ölüm durumlarının bir göstergesi olarak kırmızı olmuş olabilir. Enişte’nin öldükten sonra Allah’la karşılaştığı yerde, Enişte Efendi her şeyin kırmızı olduğundan bahseder. Kırmızı rengi her şeyin başlangıcı olarak betimlenir, ayrıca minyatürün türediği renk kırmızıdır.


32. Ben, Şeküre 
(Uğur)
   Şeküre, Kara’yla buluşmak için Ester’e mektup gönderir. Kara ile asılmış yahudinin evinde buluşurlar. Kara’ya tüm olanları, babasının öldürüldüğünü ve son resmin de çalınmış olduğunu anlatır. Kara’dan kendilerini korumasını ister ve bu yüzden, babasının ölümünü duyurmadan evlenme işlerini halletmesini ve hemen kendisiyle evlenmesini ister. Babasının vekaleti düşmeden, eski kocasından boşanma işlerinin bir an önce halledilmesi gerektiğini vurgular. Aksi halde bu durumda kocasının evine geri dönmek zorunda kalacağını belirtir. Hem bu yüzden hem de babasının öldürülmesi sırasında nerede olduğunu söyleyemeyeceği için ölümü gizlemeleri gerektiğini anlatır. Şeküre evlenmeleri koşulu olarak, evlendikten sonra Kara’dan hemen babasının katilini bulmasını talep eder. Hatta katili bulana kadar Şeküre Kara ile aynı yatakta yatmayacağını da belirtir. Sonra Kara’ya boşanma işlerini, rüşvet ile Üsküdar kadı vekilinden nasıl yapabileceğini, öğleden sonra da evlenme işlerini nasıl halledebileceğini anlatır. Eğer bu işler bugün gerçekleşebilirse, yarın babasının ölümünü duyurabileceklerini söyler.


33. Benim Adım Kara 
(Uğur)   
  Kara, Şeküre’nin evlenme isteğiyle bir ara kandırıldığını düşünüyor olsa da mutlu evlilik hayalleri onu heyecanlandırıyor. İşleri yoluna koymaya başladığında da Enişte’nin ölümünün kendisinden dolayı olabileceği kuşkusunun insanların düşünebileceği bir şey olduğu aklına gelir. İmam Efendi ve kardeşini, boşanma işleri için şahit olarak ayarlar ve Üsküdar kadısına giderler. Kara bu işleri hallederken sürekli garip bir endişe duyar. Bütün gün boyunca yaptığı maceralı koşuşturmaları bir nakış resmiymiş gibi betimler. Bu maceraları bir hikayenin meclisleriymiş gibi nasıl resmedileceğini anlatır. Kadı naibi Şeküre’nin boşanmasını onar. Ardından evlilik işleri için Kara İmam Efendi’yi tekrar ikna eder ve damat traşı olmak üzere berbere gider. Bu sırada Şevket annesinden Kara’ya yazılmış mektup getirir. Şeküre, evlenmek için düğün alayı şartı koştuğunu yazar. Kara teklifi yarı gönülle kabul eder, düğün alayı çifti gezdirir ve evde nikah kıyılır. (İstanbul’a geldiğinde tarifsizce kulağına çalınan ud sesinden bu bölümde de bahseder Kara.) 


34. Ben, Şeküre (Uğur) 
  Şeküre, düğün alayının evden gitmesinden hemen sonra çocuklara, Kara’nın yeni babaları olduğunu söyler ve onlardan Kara’nın elini öpmelerini ister. Bu esnada çocuklar babasız büyüdüğünden bir babaya nasıl davranılır çok fazla bilmezler diye Şeküre, Kara’dan çocukların küçük hatalarını görmezden gelmesini ister. Şeküre, babasının resimlettiği, son resim hariç, dokuz resmi Kara’ya götürür ve sabah olunca babasının ölümünü artık açıklamaları gerektiğini söyler. Bu sırada babasının olduğu odanın kapısının açıldığını farkeder, ama babasının cesedinden başka bir şey olmadığını görür. Şeküre odaya dönünce Orhan, Şevket’in sofaya çıktığını söyler. Çocuklarla birlikte uykuya dalan Şeküre, duyduğu sesler yüzünden uyanır. Seslerin nereden geldiğini anlamaya çalışırken avlu kapısının önünde Kara ile Hasan’ın konuştuklarını görür. Hasan, nikahlarının geçersiz olduğunu, abisinin hala hayatta olduğunu anlatır. Bu sırada evin içinden çığlıklar yükselir, Şevket dedesinin öldüğünü farketmiş ve bağırmaya başlamıştır. Hasan bu çığlıkların üzerine Enişte’yi öldürmüş olabileceklerini düşünüp Kara ve Şeküre’yi suçlar, Kara ölüm üzerine Hasan’dan şüphelendiğini söyleyerek Hasan'a karşılık verir. Tartışmalarının ardından Hasan gider.

35. Ben, At (Uğur) 
  At, gururla ne kadar çok resmedildiğinden bahseder. Bundan sonra, frenk resminin, resmedilen şeye yani aslına çok benzediğini anlatır. Nakkaşların kendi resimlerini yanlış çizmesine değinir ve bundan şikayet eder. Minyatür resminin Allah’ın gözüyle yarıştığını vurgulayarak, frenk resmini över.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder