Sahne üzerine geçmeden hem kafamdakiler not
etmek hem de proje ilerledikçe nereden nereye evrildiğini görebilmek için bir
blog tutmaya karar verdim.
(...)
Benim Adım Kırmızı romanını ilk kez 2 yıl
kadar önce ilk okuduğumda sahne için düşünmeye başlamıştım. O sıralarda Seyyar
Sahne’de de bir proje arayışı içindeydik. Bu proje arayışı daha sonradan metin
odaklı değil grup olma odaklı çalışmalara dönüştüğü için vazgeçmiştim. Yaklaşık
iki sene sonra ise aynı metinle tekrar buluştuk.
Medrese’ de Kamp bazlı değil de devamlı orada
olan arkadaşlarla düzenli bir çalışma yapmaya karar vermiştik. Bu çalışmalar
ilk olarak Seyyar Sahne’nin daha önce üzerinde çalıştığı oyunları inceleme ve
bunlardan bir olgunluk projesi yaratılıp yaratılamayacağı şeklinde başladı. Bizlerde
de farklı bir yeri olduğuna inandığım “Vaiz” le çalışmalarıyla çıktık yola.
Oyunun temel dinamiğini oluşturduğunu düşündüğümüz şarkıları çalıştık . İlk
toplanmalarda Erdem bize şarkıların çok
sesli geçişlerini ve Lead-koro beraberliğini öğretti. Akabinde oyunun
görüntülerini izleyerek ve ses kayıtlarını dinleyerek şarkıların söylendiği
tonu ve ritmi öğrenmeye çalıştık . Şarkıların o zamanki grup üyelerine göre düzenlenmiş
olması bir yandan bir zorluk yaratırken bir yandan da yapısının iyi ayarlanmış
ve neredeyse hiç kaymıyor olmasından ötürü iyi bir temel/başlangıç oluşturdu.
Şarkıları çalıştığımız sıralarda hepimiz
metinden (Eski ahit) de bazı bölümlere bakmaya başladık. Sanırım grup içinde
herkes kendi çalışma pratiğinin getirdiği üzere farklı ana/yan okumalar yapmaya
başladı. Ben eski ahit okumaları sonrasında diğer ilahi metinlere göz
gezdirmeye ve hemen ardından Mesnevi’deki hikayeleri okumaya başladım. Sanırım
bu okumalar sırasında Kırmızı tekrar düştü aklıma. Romandaki “Meddah” ve “Perdegah”
geleneğiyle aktarma bir tür yapı olarak canlanmaya başladı gözümde. Herhangi
bir oyun planı olmaksızın, tekrar romanı gözden geçirirken “benim adım şeytan”
bölümünden bir şeyler çalışıp göstermek istedim. Hem çalıştığımız müziklerle/şarkılarla
uyumlu olacağını düşündüğüm (makam ve söyleniş açısından) hem de gidilebilecek
bir yol olduğunu hissettiğim için kısa bir bölümün ezberini yapıp, ufak da bir
sahne plastiği düşünerek hazırlandım. Göstermeye hazırlandığım günlerde
yaptığımız bir toplantı ise projeyi genele açmamı gerektirdi.
Proje
genele açıldığında hepimiz için bir heycan yarattı. Daha konuşmaya başladığımız
ilk günden roman üzerine tartışmaya, nereyi nasıl kotarırızı sorgulamaya
başladık. Proje, hem Orhan Pamuk’a sıcak
bakışımız hem metnin olanaklı olarak görünmesi yüzünden hepimizin denemeye
niyetli olduğu bir alan açtı önümüzde.
b.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder