Birtakım Cazu'luklar

      Bir süredir sahne üstü çalışmalarına yoğunlaştığımız için blogu fena halde ihmal ettik. Bu sırada metnimiz tamamlandı, gruba isim koyduk, oyun tarihi kararlaştırıldı hatta turne görüşmeleri bile başladı. Biraz bu süreci özetlemek için bu yazıyı yazmaya karar verdim.
provadan
   Öncelikle şubat ayında okulların tatil olmasını fırsat bilerek zamanımızın büyük bir kısmını sahnede geçirdik. Henüz elimizde metin olmadığı için biçim üzerinde çalıştık. Herkes kendi hikayesini aklında kaldığı kadarıyla kendi kelimeleriyle anlattı. Bu çalışma zaman zaman kitabın diliyle ilişki kurmada sıkıntı çeken bizler için epey rahatlatıcı oldu. Daha sonra Oğuz metni düzenlemek için 2 hafta bizden ayrı çalıştı. Biz de bu sırada şarkı ve ritm çalışmalarına odaklandık. Behiç var olan ilahilerin sözlerini düzenleyerek oyun metnine uygun hale getirdi. Bendirlerimiz ışıklandığı için kuklalarla çalışmaya başlayabildik. Ama uzun bir süre kuklayı nasıl yapacağımızı çözemedik ve farklı bir çok yol denedik. Minyatür mü kullanacağız yoksa çizim mi yapacağız ya da Karagöz kuklası gibi mi olacak derken tasvirleri bu işten anlar birine çizdirmeye karar verdik, bakalım bu hafta gelecek çizimler. Şimdilik kendi yaptıklarımızla teknik üzerine çalışıyoruz. Daha sonra bendirlerin sahnede küçük kalacağını düşündük ve bendirleri erbanilerle değiştirdik. Erbani hem daha büyük hem de çok hafif üstelik dışı bendirler gibi parlak olmadığından ışığı daha hoş yansıtıyor. Onları da ışıklandırdık. Sahnede aydınlatma olmadan sadece erbani ışıklarıyla oynamayı planlıyoruz.
  Oğuz metni düzenlemeyi bitirdiğinde yeni metin üzerine çalışmaya başladık. Daha önce de konuştuğumuz gibi Benim Adım Kırmızı'nın tasvirleri anlatıyor hikayeyi. Daha doğrusu aslında tıpkı romanda olduğu gibi kendi hikayeleri anlatıyorlar ama bu esnada ana hikayeye de değiniyorlar ve metnin sonunda hem her tasvirin tartıştığı bir düşünce kalıyor akılda hem de ana hikayenin izi. Orhan Pamuk'un romanda nakış üzerinden yaptığı Doğu-Batı tartışmasını biz de oyunculuk üzerinden yapıyoruz. Aynı zamanda Doğu ve Batı'nın oyunculuk anlayışındaki olanakları araştırıyoruz. Oyunun adını da ''Benim Adım Kırmızı: Tasvirler'' olarak düşünüyoruz. Oyunda herkesin kendi solosu var. Diğer oyuncular gerek şarkılarla gerek kukla oyunlarıyla sololara ekleniyor. 
logomuz

     Grup için isim düşünmeye başladığımız sırada ''Ölüm'' için figür arıyorduk. Oğuz, bir Karagöz figürü olan Cazu'yu önermişti.Sonra bir çalışma molasında yine grubumuzun ismi üzerine sohbet ederken Behiç Cazu fikrini ortaya attı ve bir anda herkes bu fikre sıcak baktı. Ben en çok benim adıma benziyor diye Cazu olmasını istedim :) Şaka bir yana Cazu-sahne-tiyatro-topluluk-kumpanya-oyuncular kombinasyonlarının hepsini düşündükten sonra Cazu Tiyatro isminde karar kıldık. Oyunun prömiyerini Nisan'ın ilk haftasında yapmayı planlıyoruz. Bir yandan hem çok heyecanlandık hem de önümüzde bir tarih koyduğumuz için daha sıkı çalışmaya başladık. Şimdi prömiyer için sahne arayışlarındayız. İnternet sitesi aldık cazutiyatro.com (henüz yapım süreci devam ediyor, birçok eksiği var) Bir logo seçtik ki ben şahsen çok seviyorum logomuzu. 
    Bu sırada Günışığı bir proje kapsamında Almanya'ya gideceği için bu projede yer alamayacak. Bu sebeple sahnede 7 (Kadın, Köpek, Ölüm, Ağaç, Kırmızı, Para, Şeytan) tasviriz. 
   Peki benim çalışmalarım nasıl gidiyor? Uzun bir süre küçük bir defle çalıştığım ( gölge oyunu kullanmayacağımı hesaplayarak) için şimdi erbaniyle çalışmak zor geliyor. Daha doğrusu erbanide figür oynatmak. Bunun benim figürümün para olmasıyla da ilgisi var. Çünkü hala figürün nasıl olacağına emin olamıyorum. Şu an için keseye girip çıkarak hareket eden bir parayla oynuyorum. Çoğu zaman da metinimizde var olan oyunculuk tartışmalarının bir kanadındaki ''anlattığın şeyin kendisi olma''yla figür oynatamamadan sıyırmaya çalışıyorum. Erbaniyle daha çok oyun bulmaya uğraşıyorum aynı zamanda erbaninin ışığını doğru kullanmaya çalışıyorum :) 





Son olarak hakkımızda yazımızı ve Cazu'nın anlamlarını (benim favorim 3. anlamı :) ) paylaşarak bu yazımı bitiyorum.


'' Biz Kimiz?
  Bugüne kadar farklı topluluklarda ve farklı alanlarda “tiyatroyla uğraşan” kişiler olarak 2013 yılı Eylül ayında Orhan Pamuk’un Benim Adım Kırmızı romanı üzerine çalışma niyetiyle biraraya geldik. O tarihten bu yana teorik ve pratik çalışmalarımızı yoğun bir şekilde yürütürken, renkli ve keyifli geçen provaların da kışkırtmasıyla Şubat 2014 itibariyle kendimize “Cazu Tiyatro” ismini koyduk.

  Benim Adım Kırmızı romanından yaptığımız ve “Kırmızının Tasvirleri” alt başlığıyla sunulacak gösterimizi Nisan ayı itibariyle seyircilerle paylaşmayı planlıyoruz.

  Umarız, Türkiye Tiyatrosu’nun yeni yeni oluşmaya başlayan çok sesli /çok renkli tablosuna küçük de olsa bir renk ve bir ses katabiliriz.''


''Nedir?

CAZU (CÂZȖ)

1. Örtü. ( Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü)

2. Gölge oyununda daha çok büyü gücüyle olağandışı işler yapan, oyuna gerçeküstü bir hava getiren tasvir. Çoğu kez yaşlı, arada sırada da genç bir kadındır. Ancak bunlar arasında insan görünümünden çok değişik olanlar da vardır. Bunlar hep kötülük yaparlar, onları kızdıranı çarparlar. (BSTS / Gösterim Sanatları Terimleri Sözlüğü 1983)

3. Çoğu kez yaşlı, kimi kez de genç bir kadındır. Daha çok geceleri gezen bir hortlaktır. Kızdığı zaman çarpar ve kötülük yapar. bk. cadı. (BSTS / Tiyatro Terimleri Sözlüğü 1966)''


Cansu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder