Bir kaç zamandır yine notlarımı derlemeye çalışıyordum fakat bir merkez – yani notlarımın etrafında dolanabileceği yeni bir konu- bulamıyordum. Dün yaptığımız “ Oyuncu
için Pratik Elkitabı” okumasından sonra şimdiye kadar kafamda karışık
(scrambled) olan bazı konular netleşmeye başladı. Kitap üzerine notlarımı ayrı
bir başlık halinde paylaşacağım zaten. Burada değinmek istediğim, kitapta da
çok doğru bir vurguyla açıklanan oyuncu olma/ oynama/ mask/ kendin olma
durumları arasındaki bağlantılar. (...)
Dünkü okumamız sırasında şöyle bir gündemimiz oldu:
Bizler –Benim Adım Kırmızı oyununu çalışan oyuncular- sahnede –örneğin- şeytan
karakterine ses veren meddahı oynayan oyuncu olarak varoluyoruz. (Buradaki
sınırlarımız çok belirgin değil tabiki.) Oyuncu olarak, bir Osmanlı hikaye
anlatıcısı olan meddaha ses verirken, aynı zamanda meddahın öyküsündeki
karakterlere de ses veriyoruz. Şimdi bu durumda, oyuncu tam olarak ne yapıyor? Oyuncu ne zaman kendisi –yani ben
kişisi- ne zaman meddah ve ne zaman –örneğin şeytan,ağaç ya da para- ? Ya da
daha önemlisi: Bu sınırlara belirgin olarak gerek var mI?
Burada işin içine “maske” tanımlamasını sokmak
tartışmayı biraz açımlıyor. Ben “Behiç” kişisi olarak aslında bir maskeden
diğerine geçiyorum diyebilirim, değil mi ? – aynı gündelik hayatta olduğu gibi.
Burada gündelik hayat anolojisini yaparken “toplumsal maskeler”in sosyolojik
açıklamalarından çok daha basit (simple) bir şeye dikkat çekmek istiyorum aslında(yani
dünkü tartışma daha çok bu eksende döndü): “Yüzümüzün diğer insanlara
konuşurken aldığı şeklin, yine karşımızdaki
insanın yüzünden yansımasından.” Böyle bir durum bize doğru maskeyi takıp
takmadığımız konusunda da ipuçları veriyor (Zira yıllar sonra bir arkadaşımızla
karşılaştığımızda, takacağımız maskeyi hemen bulamamamız ve rahatsız
hissettmemizin sebebi de burada gizli gibi). Bu maskelerin konu olarak daha
belirgin hali tabiki aile ile ya da patron ile girilen ilişkilerde ortaya
çıkıyor, fakat bunun anbean her insanla
işleyen bir sistem olduğunu farketmek ve bu farkındalığı oyunculuğa
aksettirmek asıl gelmek istediğim konu.
Ben Behiç olarak sahneye çıkamam! Yani sahne olarak
adlandırdığım yer asla benim Behiç olarak kalmama izin vermez. Oraya adımımı attığım anda tüm vurgularım değişir,
algılanışım farklı bir hal alır. Dolayısıyla bir maskeyimdir. B.A.K. oyunu
özelinde konuşursam, bir maskeden diğerine hızlı geçişlerle meddah, şeytan vs.
rolleri arasında geçiş yaparım. Bu
geçişlere ne kadar hakimsem, bu maskelere de
o kadar sahibim demektir- aynı gündelik hayatta olduğu gibi. Hakim
olduğum bir maskeyle hareket ederken tekrar tekrar düşünmeme gerek kalmaz.
Maske zaten benim için bir çok anlamı yanında getirir ve kolay bir konsantrasyonla ayakta kalmamı
sağlar.
Maskeyle ilgili bütün bu bağlamaları yapmamı sağlayan
kuşkusuz yüzüme taktığım ilk gerçek maske olan “clown kırmızı burnu”dur. Güray Dinçol’la bu yaz yaptığımız
çalışmalarda Dünya’nın en küçük maskesi olan kırmızı burnu takma fırsatı buldum.
Kırmızı burun hiç bir şekilde yüzü kapatmıyor aslında. Sadece yüzünün ortasında
duran kırmızı bir nokta. Fakat sana bakan insanın bakışlarını
değiştiriyor,dolayısıyla da senin yüzün maskenin devamını tamamlıyor. Yine
atölyede öğrendiğimiz göz ve vucüt yapıları tabiki bu maskenin tamamlanması
için (essential) fakat asıl mesele karşındakinin yüzünde artık seni görmeyen bir ifade bulunması. İşte “ar” perdesinin
yırtıldığı an, bu an. Oyuncu artık zuhur etmemenin rahatlığıyla hareket etmeye
başlıyor ve yaptığı eylemleri yaptığı
sırada sorgulamaktan vazgeçiyor.
Dolayısıyla yine “Oyuncu için Pratik
Elkitabı”nda bahsedilen gerekliliklerin hepsini bir çırpıda yerine getirmiş
oluyor.
Oyuncu, bir şeyden başka
bir şeye,hele ki bir insandan bir başkasına dönüşmez. Kendisini de
oynamaz(bazen tanıdığımız oyuncularda bu yanlışa düşeriz fakat bunun sebebi
bizim daha önceden gördüğümüz bir maskeye denk gelmiş olmamızdır). Oyuncu
toplumsal maskeler olarak tanımlayabileceğimiz maskelere karşı bir farkındalık
geliştirmiş ve bu maskelerle oynayabilen, bu maskeleri yapay olarak değiştirip bunlara hakim olan kişidir.*
*Oyunculuk üzerine düşüncelerin, bu oyun özelinde aradığımız oyunculuk tarzı için etkisini başka bir yazıda ayrıca ele almaya çalışacağım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder